Pazartesi, Ağustos 12, 2024

Smart People (Aşkın Yaşı Yok)

 


Mütevâzi, bağımsız film tadında, bi değişik film Smart People.

 Yavaş yavaş yürüyor insanın kalbine;

asıl, salondan çıkınca yaşamaya başlıyor film içinizde;

kendi hayatınızla ilgili anlar, tablolar ve kişiler "kalp sinemanızda" vizyona çıkıyor..



Baba-kız ilişkisi, annenin ölümünden sonraki hayat, hayata yeniden başlamak,

akrabalık bağları,benliğinin, zekânın ve insanların farkına varmak, herşeye rağmen yaşama sevinci..

 

Özellikle Ellen Page'in oyunculuğu mükemmel...

 

Dennis abi fena halde karikatür bir tip çizmiş: "leblebi yutmuş solucan" misali.. Zorlama ve komik göbeğiyle takıntılı bir profesörü oynamaya çalışmış, ama filmin en aksayan karakterinin ortaya çıkmasını engelleyememiş. Zaten filmin de en önemli zaafı, Dennis Quaid'ın bu "bizi inandırmayan" tipi...

 

Filmin diğer karikatür tipi ise, Dennis Quaid'ın üvey kardeşi rolündeki Thomas Haden Church . Lakin o, bu rolde oldukça eğlenceli ve inandırıcı.

 

Son jenerikte de sürprizler var;

sıkıntılı seyirciler gibi yapmayın, yazılar başlar başlamaz hemen kaçmayın "film bitti" diye..

 

Sonuçta; Filmin damakta/beyinde bıraktığı tad iyi.

 


 

Sıradışı, zekâ ürünü espriler ve Ellen kızımızın (evimizin kızı gibi hissettiriyor kendini, detaycı ve çok zeki oyunculuğuyla) muzip mimikleri halâ gözümün önünde..

 

DİKKAT: Sakin ve insan odaklı filmleri sevenler kaçırmamalı!


Etiketler: , , , , ,

The Company - Kumpanya

 



Robert Altman; tam da ona yakışan biçimde, klasik öykü anlatma biçimlerini tuz-buz eden, biraz belgesel tadında, sıcak ve kaliteli bir film yapmış.

Eğer seyretmezseniz; filmdeki gibi kaliteli dans gösterilerini -bissürü para da verseniz- bir daha hiç bir dans festivalinde izleyemeyebilirsiniz.


Hele hele baleyi, modern dansı ve sanatçılarının hayatlarını, sahne arkalarını merak edenler
The Company - Kumpanya'yı kaçırmasın derim...

Etiketler: , , ,

Perşembe, Ağustos 01, 2024

A. SELIM TUNCER: | "Ünye öncelikle Ünyeliler için markalaştırılmalıdır."

A. SELIM TUNCER: | Ünye öncelikle Ünyeliler için markalaştırılmalıdır: GEÇTİĞİMİZ BAYRAM TATİLİNİ ÜNYE’DE GEÇİRDİM. BU ESNADA ÜNYE MEYDAN GAZETESİ, KENTİN MARKALAŞMA HEDEFİYLE İLGİLİ KONUŞMAK İSTEDİ, KONUŞTUK. ...

A. SELIM TUNCER: | "Bir kültür imparatorluğu kurabilmek"

A. SELIM TUNCER: | Bir kültür imparatorluğu kurabilmek: Ülkelerin kuruluş yıl dönümleri, özellikle onuncu, yirmi beşinci, ellinci ve yüzüncü yılı gibi önemli dönemleri insanların bir araya gelmesi...

Pazar, Temmuz 28, 2024

Romance & Cigarettes (Aşk Ve Sigara) bizi yakıp kül ediyor


Orijinal adı Romance & Cigarettes
Yönetmen John Turturro

Senarist John Turturro

Süre 1s 55dk 



sinema icat edildiğinden bu yana hiç film çekilmeseydi de, sadece bu film çekilmiş olsaydı; sinema sanatının "ne" olduğunu, sadece bu muhteşem film bize anlatabilirdi.


daha fazla bir şey söylemeye gerek yok; sanattaki/sinemadaki sınırların nasıl kalktığını, klişelerin nasıl yerle bir edilip, nasıl özgürce kullanılıp "hikayeye hizmet ettirildiğini" görün ve de son yarım saatinde sizi şok etmesine müsaade edin aşk ve sigara’nın…


sevmeseniz de filmi, seyrettiğinize hiç "pişman" olmayacaksınız... bu film sizin kalbinize ve ruhunuza siz eve gidince işleyecek emin olun!

Etiketler: , , , , , ,

BİR Mavianne YAZISI: AŞKIN DÜNKÜ ÇOCUKLARI

Ünyelü yazar, Çevre Mühendisi, Yaşam Terapisti nam-ı diğer "Mavi Anne" Fatma Canbulat Erdem, Ünye'de çekimleri devam eden, benim de öykü yazarlarından ve oyuncularından olduğum CineGenna Pictures yapımı "AŞKIN DÜNKÜ ÇOCUKLARI" sinema filmimiz ve Ünyelülerle ilgili harika bir yazı kaleme aldı.

Fatma Canbulat Erdem  yazısında şöyle diyor:"Aşkın Dünkü Çocukları sinema filminin çekimlerinin başlandığı haberine sevindim sevinmesine de bizim memlekette yaşananlar ve yaşayanlar hep film zaten."😂👍

Eline sağlık güzel ve maviş kardeşim Mavi Anne!

Buyrun yazıya;

Mavi Anne'nin harikulade bloğu "Mavianne'nin Günlüğü": https://www.mavianne.com/


Yazı Linki: BİR Mavianne YAZISI: AŞKIN DÜNKÜ ÇOCUKLARI


Etiketler: , , ,

Mio Frotello e Figlio Unico / My Brother is an Only Child (Abim Evin Tek Çocuğu)




Orijinal adı Mio fratello è figlio unico

Vizyon Tarihi: 4 Kasım 2007 

Süre: 1s 40dk  

Türü: KomediDram


İtalya'nın ve haliyle günümüzün yakın tarihine, kişisel hikayelerle yaklaşan, muhteşem karakterleriyle hafızamızdan silinmeyecek filmlerden... 10 nümero!

İdeolojilerle ince ince dalgasını geçen ama hem komünizme hem faşizme eşit mesafeden ve tam bir sanatçı/aydın gerçekçiliğiyle bakan, insanı önceleyen bir film...

Sağlam bir senaryo, akıcı bir kurgu, sıradan insanların dramatik hikayeleriyle içiçe geçmiş hiç dinmeyen bir mizah... Derdini çok iyi anlatan bir film bu...




Sırf; "Accio" rolündeki Elio Germano'nun ve onun çocukluğunu oynayan Vittorio Emanuele Propizio'nun muhteşem ve sıradışı oyunculuklarını, onların mükemmel yazılmış rollerini, karakter inceliklerini görmek için bile seyredilebilir "Abim Evin Tek Çocuğu"....

Amerikan illüzyonundan ayılmak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.






Etiketler: , , ,

SİHİRLİ SİNEMA / SİNEMANIN SİHRİ

 




tesirli, güzel sözler kalp üzerinde çok etkilidir.


sihirler içinde helal olan sadece 'güzel söz'dür.

günümüzdeki en tesirli sihir, çağımızın büyüsü 'sihirli sinema'dır.

Etiketler: , ,

Çarşamba, Kasım 15, 2023

BURNING SKY... CAYIRDAYAN GÖKYÜZÜ...


BURNING SKY...

CAYIRDAYAN GÖKYÜZÜ...





Akşam ezanı vakti...


Mekke...


Mescid-i Haram...


Gökyüzü cayır cayır yanarken, 

yakarken günahları, bir ışıktan nehir akar Kabe'ye...


.........


It's time for evening prayers.


In Mecca...


Masjid al-Haram... The Holy Mosque / Kaaba...


The sky burns brightly, 

while burning all the sins of the day, a river of light flows to the Kaaba...


.........



....

Etiketler: , , , , , ,

Pazartesi, Ocak 09, 2023

EFSANEVİ DİZİ EKMEK TEKNESİ, ÜNYE, MAHALLENİN ÖLÜMÜ VE TEKRAR DİRİLİŞİ…

 

EFSANEVİ DİZİ "EKMEK TEKNESİ", ÜNYE,  MAHALLENİN ÖLÜMÜ VE TEKRAR DİRİLİŞİ…

 

EFSANE “EKMEK TEKNESİ” DİZİSİNİN ORJİNAL SENARYOSUNDAN BİR BÖLÜM:


Nusret Fırın  -  (İç-Gece)  -  

Nusret, Heredot, Ölü, Kıl, Korkut, Bican, Naim, Cengiz, Kirli, Taarruz


(Heredot Cevdet’in kahvehanede anlattığı hikayeye kafası takılan Kıl’ın merakını gidermek için, “kahve milletinin insanlar”  Nusret Baba’nın fırınına girerler…)


HEREDOT:

Baba, eksik ziyade bi yanlışımız olduysa affına mahçuben bir konu kafamıza takıldı, zatışahanelerine danışalım dedik!


NUSRET:

Estağfirullah, bildiğimiz bişeyse...


HEREDOT:

Baba bu Orhun kitabeleri var ya. Niye bunları kâğıda kitaba değil de koca koca taşlara yazmışlar?

Nusrettin güler, biraz durur...


  NUSRET:

Taş taşıyıp laf taşımamak için!

Herkes kahkahayı atar.


HEREDOT:

Babaaa, büyüksün!

Herkes çıkarken, Celal kapı aralığından Nusret’e


CELÂL:

İrtibatı koparmayalım baba!

........................................................

 

EKMEK TEKNESİ DİZİSİ; KAYBOLAN MAHALLE HAYATINA VE GELENEĞE DUYGULU VE MİZÂHÎ BİR AĞIT…


 

Benim de senaryo grubunda olmaktan gurur duyduğum, televizyonun en unutulmaz dizlerinden Ekmek Teknesi, modern dünyaya kaybettiğimiz mahallemizin sıcaklığını ve samimi insani ilişkilerini tekrar evlerimize taşıyan unutulmaz Osman Sınav projelerinden biriydi.

Üç kuşaktır aynı mahallede ekmek pişiren bir zincirin son halkası olan, mahallelinin ona yaşadığı hikâyelerden esinlenerek ve Nasrettin Hoca’dan çağrıştırarak seslendiği adıyla Fırıncı Nusrettin ile karısı, beş kızı ve kayınbiraderi ana ekseninde gelişen ve Türkiye’de herhangi bir mahallede yaşanan neşeli hikâyelerin anlatıldığı bir durum komedisiydi Ekmek Teknesi.  

Felsefe olarak yüzlerce yıl önce yaşamış ama bugün hala geçerliliğini ve gerçekliğini koruyan Nasrettin Hoca efsanesinden beslenen ve hikâyeleri; öz dinamiklerimizle, kendi kültür kodlarımızla yorumlayan hala gülümseyerek özlemle hatırladığımız efsane bir diziydi.

Bilge Nusrettin Babayı, "Saatli Maarif Takvim yaprağı arkası tarihçisi" Heredot Cevdet’i, İndiragandici, Fırıldakçı Cengiz’i, Pisboğaz Kirli’yi nasıl unuturuz…  Ben, içinde de bulunduğum bu diziyi en çok, sahici karakterleri ve artık çok az yerde yaşanan eski mahalle hayatının acı-tatlı yanlarını ve hasretini anlattığı için severim.

 

AMA ARTIK MAHALLE ÖLDÜ.

 

Kaybedilen maziden mırıltılı bir dua gibi gelip, hatıralarımızın tamamını kuşatan güzel mahallemiz artık yok. Sadece büyükşehirlerde değil, eski sıcak mahallelerin olduğu küçük kasabalarda bile.

Onunla birlikte samimiyet de, tahammül de, gerçek menfaatsiz dostluklar da birer birer vefat ettiler.

Sadece bunlar değil, muhabbet öldü. Komşuluk bilinci öldü.

Açken tok yatılmayan komşuyu önemsemek, halinden haberdar olmak hem şehirlerde hem kasabalarda bile yok artık!

 

ÜNYE VE MAHALLE…

 

Geçenlerde doğduğum kasabaya, eski mahalleme gittim; yan arsada yaptığımız maçlar, komşu bahçeden erik aşırmalarımız, pıtık (misket), tommiks -teksas, dikmece, boru-külah savaşları, bokuç, tentürük / topaç, birdirbir, uzun eşek, yakan top oyunlarımız önümden koşturarak geçip gittiler, ben mahzun mahallemle baş başa kaldım.

Bütün arkadaşlarım kayıptı, her biri bir yere savrulmuş, eski evler yıkılmış, ahşap avlular beton merdivenlere satılmış, erik kesilmiş, ceviz devrilmiş, yaşlılar ölmüştü…

Modern hayatın zorunlu kabulüdür bu artık. Yitiğimizdir. Acı kaybımızdır. Ağlamayın.

Mahallenin tekrar dirilişi mümkün mü?

Geçmişin külleri ve gözyaşlarımız; günümüzle ve gelecekle hesaplaşmamızda bize gerekli olan şuuru örtmesin. Bir şeyler yapabiliriz, evet.

 

“ÜNYE’NİN DÜNKÜ ÇOCUKLARI”

 

Ünyemizde “ÜNYE’NİN DÜNKÜ ÇOCUKLARI” Derneği yıllardır mahalle kültürünü, eski çocuk oyunlarını yaşatmaya, hatırlatmaya ve ölen mahalleye suni teneffüs yapmaya çalışıyor! 





Ne mutlu bugünün çocuklarını bilgisayardan, cep telefonundan, dijital oyunlardan kurtarıp eskinin “organik” mahalle kültürünü, geleneklerini ve çocuk oyunlarını tanıtanlara, hatırlatanlara…

 

 BİR YERLERDEN BAŞLAMALI... ÇÜNKÜ MAHALLE, KOMŞULUK ÖLDÜ AMA ASIL TEHLİKE HAYAT ÖLÜYOR, İNSANLIK ÖLÜYOR YAVAŞ YAVAŞ…

 

O zaman önce mahalledekilere, sokağımızdakilere, komşularımıza gülümseyerek “selam vererek” başlayalım. “Nasılsınız, ne var yok?” diye hâl hatır sormak bu kadar mı zorumuza gidii artukun?

Lafı dolaştırmaya, felsefe yapmaya, yeni tabirle “duyar kasmaya” gerek yok! Mahalleyi tekrar bulmak istiyorsan, önce “kendini” tekrar bulacaksın! Kayboldun bu vahşi-menfaatçi-“hep ben”ci toplumun içinde.


BİR ŞEYLER YAPMALIYIZ...


Özellikle de büyükşehirlerin bıktırıcı temposuna ve insanların egoistliğine/samimiyetsizliğine tahammül edebilmek için; sevdiklerimizle, hayatın içinde birlikte savaşım verdiklerimizle, özellikle de mahallemizle, komşularımızla, en azında aynı sokakta, aynı apartmanda oturduğumuz komşularımızla “irtibat” halinde olmalı… Onları arayıp sormalı… Hastalarını ziyaret etmeli, hallerini gözetip acılarını ve sevinçlerini paylaşmalı…

Ne dediğinizi duyar gibiyim; Evet, önce onlarla tanışmalıyız... Kimse, kimsenin umurunda değil ama ne yazık ki! 


EVET, KENDİNİ TEKRAR BULACAK VE KEŞFEDECEKSİN İÇİNDEKİ İYİYİ, DİĞERKÂMLIĞI/KARŞINDAKİNİ DÜŞÜNME DUYGUSUNU…

 

Asansöre bindirilmiş hayatlarımızla, sürekli inişler ve çıkışlar içinde, ayaklarımız yerden kesilmiş, her biri birbirinin kopyası günler ve hayatlar yaşıyoruz. Kendimizi, çevremizi, evimizi, birlikte yaşadığımız ve günü gelince “külüne bile muhtaç olacağımız” komşumuzu ihmal ediyoruz.  Eğer üst katınızdaysa hiç bilmiyorsunuz, komşunuzdan kim ölmüş, kim kalmış. Aşağı katlardaysa, yine... Çünkü asansörle inip çıkıyoruz, o, “dikey mahallelerimiz” olan apartmanlarımızdan. Kimseden haberimiz yok.

 


“MODERN HAYAT BUNU GEREKTİRİYOR” DİYOR BİZE SANKİ BİR FISILTI.


Kulak asmadan o fısıltıya, yaşayalım tekrar güzel bir dünyada; yeni gelen bir komşuya bir tabak kek ya da bir hediyeyle “hoş geldin komşu” diyerek başlayalım bundan sonraki hayatımıza.

Selam vereceksin rastlaştığına, ki, insan olmanın birinci adımı selamlamaktır kanımca.  

Güler yüzle bir günaydını, bir “merhaba, nasılsınız”ı ihmal etmeyeceksin ve olaylar kendiliğinden gelişecek… Tam kaybettiğini sandığın anda o kadim değerleri yanında bulacaksın.

İstanbul Bebek’te, denize nâzır lüks bir apartmanın kapıcısı anlatmıştı bana; Kocası vefat eden yaşlı bir kadıncağız, çocukları cenazeye gelmediği ve komşular da ilgilenmediği için bütün cenaze işlemlerini kendisinin yaptığını ve cenazeyi kaldırıp defnettiğini söylemişti, büyük bir keder içinde...


Ne büyük bir yalnızlık!



(ismail canbulat, istanbul,  ünye, 2023)


Etiketler: , , , , , , ,

Çarşamba, Mayıs 10, 2017

Erguvanlar Geldi! Haydi İstanbul’a! Haydi Boğaz’a!

İstanbul'u, Boğaz'ı görmek için erguvanı bahane et, erguvan'ı görmek için de Boğaz'ı, İstanbul'u!
Atla bir özel 'Erguvan Zamanı Boğaz Turu' vapuruna gör baharı, erguvanı, papatyaları, gülleri, mor salkımları…


Etiketler: , , ,

Cumartesi, Ağustos 22, 2015

Kâbe-i Muazzama'da İş Merdiveni




'İşin' varsa, 
'çağırılmışsan', 
Kâbe'deysen, 
hep merdiven iner, merdiven çıkarsın mütemadiyen.

Nereye götürür, nereden getirir seni o merdivenler,
hangi yollara sevkederler?

Etiketler: , , , , , ,

Cuma, Kasım 28, 2014

SAFA'DA SEYİR

Safa'dan sonra Merve'den önce
dışarıdan bir yerden geçiyordu
bir anne bir baba ve bir çocuk
öylesine kaldılar dakikalarca
gördükleri görmediğimiz bir şeylerdi
belli ki...

Etiketler: , , , , , , , ,

Cuma, Ekim 31, 2014

KABE'NİN HAC KIYAFETİ


Hac'da başka bir yüzü vardı,
başka bir hali...

"Gel, gör." 

Başka söz fazla...




Etiketler: , , , , ,

Pazartesi, Ekim 27, 2014

Aynı Gökyüzü

doğduğumda nasıldı bu gökyüzü
şimdi de öyle mi
doğan çocuklarım
ve onların gökyüzü
birlikte gittiğimiz bir gece üstü

Etiketler: , , , ,

Cumartesi, Ekim 25, 2014

Under The Sun

Dualar yükselirken
atmosferden öteye
ötelenen insanlığın üzerinden
bir umut kuşu uçar
güneşin altında
güneşin altından oluğu üstünde...

Etiketler: , , , , ,

Çarşamba, Ekim 22, 2014

Ünye'de Şiirsel Gerçeklik

ünyedeydim

doğduğum toprakta, denizde

mevsim sonbahardı
şiir vardı her yerde

Etiketler: , , ,

Çarşamba, Mayıs 16, 2012

dönmek

"anayurt"tan "vatan"a dönmek duygusu, bizi allak bullak etti; kalbimiz orada kaldı ama "canımız" burda. 


tekrar çağrılma ihtimali de çok hoş oldu. belki daha da yakınında çalışırız "sevgilinin", 'ilerde'. 


yorgun ama iyiyim. tekrar "merhaba" yıllar sonra... fotoğraflar ve yeni yazılarla. 



Etiketler: , ,

Çarşamba, Ocak 06, 2010

gitmek

gitmek karışık bir duygu... nasıl bir şeydir pek bilemedim.. ama bildiğim bir şey var ki "nereye" ve "niçin" gittiğindir "gitmeyi" anlamlı ya da güzel/kötü kılan.

şah-ı nakşibend muhteşem söylemiş;

"dostum değilsin, kucağımdasın yemen'desin
dostumsun, yemen'desin kucağımdasın."


.....

türkiye'deki dostlar, eyvallah... ben gidiyorum. mekke'ye. hem manevi hem maddi tadilata.

Etiketler: , ,

Çarşamba, Aralık 31, 2008

Filistine Dua



söz

olmaz bazen..

yetmez.


fotoğraflar da...

Etiketler: