Mecit Mecidi
Ali, kız kardeşi ile yaşadıkları ayakkabı sorununa bir çözüm getirmek ister ve okulda düzenlenen koşu yarışmasına katılmaya karar verir. Çünkü üçüncü olana verilecek ödül, ayakkabıdır. Bütün gayretiyle üçüncü olmaya çalışan Ali kıl payı üçüncülüğü kaçırarak(!) birinci olur. Sonuçta zafer kazanmış gibi görünse de ayakkabıları alamadığı için yenik duruma düşmüştür.
............
Mecit Mecidi’ye (Majid Majidi) ait ‘Cennetin Çocukları’ filminin son sahnesinde Ali eve gelip perişan olan ayaklarını bahçedeki havuzun içine bırakır. Havuzdaki balıklar ayaklarının çevresine gelerek dönmeye başlarlar. Verdikleri mücadele sonucunda manevî yükselişe, kemale eren ‘ayaklar’ın çevresinde, balıklar adeta tavaf eder. Bu, Ali’nin verdiği mücadelenin mükâfatıdır.
Kendi kültüründen beslenen İran sineması bütün dünyada kabul görmeyi başardı. Mecit Mecidi de bu başarıda etkili olan isimlerden.
Mecit Mecidi ‘Cennetin Çocukları’ filminde de diğerlerinde olduğu gibi ‘fıtrat dili’ni kullanıyor. Bu ifade biçimini de iyiliğe yönelten, Allah’a daha çok yaklaştıran dil olarak tanımlıyor. Mecidi’ye göre Cenab-ı Allah’ın İncil, Tevrat ve Kur’an’da kullandığı dil de fıtrat dili. Başarısı dünyaca kabul gören İranlı yönetmenin yapmaya çalıştığı, kutsal kitaplardaki dili sinemaya aktararak umuda yönelten, hayatla barışık, insanî mesajlar verebilmek.
...
Sinemanın Batı’dan gelen bir sanat olması bu noktada sorun teşkil etmiyor; “Sinema teknik olarak Batılı ülkelerden geldi ama içeriği de bize ihraç edemezler.” diyor İranlı yönetmen. İran sineması sahip olduğu manevi değerleri iyi bir şekilde işlemesiyle bunu bir ölçüde başardı; “Biz filmlerimizde, kadınları İslam’ın izin verdiği ölçüde kullandık ve dünya bunu toleransla karşıladı. Bizim gibi olmalısınız demediler. Bu gösteriyor ki Batı için kültürel bir model oluşturabiliriz.”...
Vizyonda görmeye alışık olduğumuz Batı’nın sinema örnekleri bu yaklaşımlardan uzak; filmlerde daha çok ‘insan insanın kurdudur’ düşüncesi hâkim. “Batı anlayışında insan doğanın ve şartların esiridir, hareketleri zorunludur. Mecbur kaldığında her şeyi yapabilir, adam öldürebilir, katliam yapabilir. Fakat bizim inancımızda her zaman manevi değerler daha üstündür. İnsan şartları değiştirebilir; çünkü irade sahibidir.” diyor Mecidi.
Oscar'a aday olan ‘Cennetin Çocukları’ filminde de yönetmen, insanın iradesinin ve manevi hislerinin zor şartlardan daha üstün olduğunu ortaya koyuyor. Filmde fakirliğe rağmen yapılan manevi yolculuk anlatılıyor. “Ali karakterinin cami önündeki ayakkabıları düzeltirken de fakirliğin ona kötü olanı, yani hırsızlığı yaptırmadığını görürsünüz.” diyor Mecidi ve Batı anlayışına göre çocuğun o şartlarda ayakkabıları çalmasının son derece doğal karşılanacağını hatırlatıyor.
İkinci filmiyle Cannes Film Festivali’ne katılır ve film birçok festivalde yer alır. Ardından çektiği ‘Cennetin Rengi’ ve ‘Cennetin Çocukları’ filmleri de başta Montreal olmak üzere Avrupa ve ABD’de önemli festivallerde ödül alır. 2005’te son çalışmasını yapan yönetmenin filmi İran’da gösterime girmiş.
İran’ın stratejilerinden biri Amerikan filmlerini engellemek için İran filmlerini desteklemek olmuş. Bütün sinemalarında İran filmleri gösterme zorunluluğu olan ülkede çok sayıda film de çekilmiş ve çekiliyor. Yılda seksen bazen yüz kadar film çekilen İran’daki bu rakamlar bazı Avrupa ülkelerinden bile fazla. Devletten her zaman destek alan sinema, geçmişte olduğu gibi günümüzde de sansürle karşı karşıya. Mecit Mecidi, İran’da yurtdışında abartıldığı derecede bir sansürün olmadığını vurguluyor. “Ne yazık ki bu sansürler kurumsal belirlemelere bağlı olarak değil daha çok keyfî uygulamalarla yapılıyor. Bir bakanın görev değişikliği bile uygulamayı değiştirebiliyor.” diyor.
İran sinemasının dünya çapında dikkat çekmesinde içeriği kadar görsel yanının zengin olması da etkili. Mecidi, yaptığı sinema eserlerinin içeriğini korumakla beraber görsel estetiğini de oluşturmaya özen gösteriyor. “Kamera, içinizdeki en gizli duygulara sivrilebilen çok ilginç bir araç. Bir filmi izlediğiniz zaman sanatçının en gizli duygularını bile kameradan görebiliyoruz.” diyen Mecidi’ye göre bu nedenle sanatçının önce kendini arındırması önemli. Çünkü sanatın asıl amacı insanı yüceltmek. Dünyada yapılan festivallerde ödül almasıyla dikkat çeken İran sinemasına bu yönde birçok eleştiri yöneltiliyor. İran filmlerinin festivallerde beklenen tarzda daha çok siyasî içerikli olduğunu söyleyen ciddi bir kesim var.
Mecit Mecidi için film yapmak sadece bir meslek değil. Yönetmenliğe bir misyon gözüyle bakıyor ve sadece inandığı filmleri çekiyor. “Çektiğim her filmde manevî açıdan biraz daha büyüdüğümü düşünüyorum.” diyen Mecidi, filmlerini bütün varlığı ile çektiğini söylüyor. Sanatsal anlamda kendini geliştirmeye çalışan yönetmenin amacı, kendi tekâmülünü filmlerine aktarabilmek.
Etiketler: sinema
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa